Tuhaf sorular soruyorum yine.
Ve bilemiyorum. Belki de...
Bir kum tanesini geçmez birlikte geçirdiğimiz zaman.
Ama sesin, nefesin, gözlerindeki o garip mana, hala buram buram bende.
Oysa ki çok duymadım sesini.
Nefesini yüzümde iki kere hissettim belki.
İki kere aynı kapıda çarpıştık mesela.
Unuttun mu sen?
Bunu bile unuttun mu?
Peki ya o koşa koşa yanıma gelişin!
Benim hala aklımda o soluk soluğa halin.
Oysa ki ben de sevmiyorum seni.
Ne güzel sevmiyorum değil mi?
Bir kum tanesi kadar bile sevmiyorum.
Nasıl sevebilirim ki !
Seninle geçen; toplasan bir sene bile yokken!
El ele tutuşup bir kere bile yürümemişken,
Bir kere sarılamamışken doyasıya.
Nasıl da kaybettik birbirimizi daha kavuşamamışken.
Yetenek ister değil mi?
Böylesi bir felakete sürüklenmek!
Hata üstüne hata yapıp olmayacak bir uçurumda bitmek!
Bitmek!
Bir nevi sende tükenmek!
Bir başkasının olduğunu söyleyemeyen sözlerinde :
"Olmazdı zaten"'i dinlemek.
Ne kadar kolaydı değil mi?
Öyle, yıllarını vermişken bir çırpıda silmek.
Şimdi soruyorum.
Bilmiyorum. Gerçekten tuhaf mı bunu sormak ama:
Bir kum tanesi kadar bile özlemedin mi beni?
Ben seni, uçsuz bucaksız sahillerin; suya karışan kum taneleriyle bile öyle sessiz, savruk ve biçare özlüyorum. Delilik bu.
Belki de bir kelime sohbetini,
Belki de bir solukta yanımda oluşunu,
Belki de beni görmek için her fırsatı değerlendirişini!
Ben belki de seni özlüyorum.
Kim bu kadar çok sevdikten sonra bir çırpıda silebilir ki?
Ben bu ikiyüzlü seni tanımıyorum.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder